21 Nisan 2016


Beni sevmeni çok istedim,
Koşulsuz beni sevmeni istedim,
Hemde çok
Öyle çok istedim ki
Seni boğdum
Sevgimle seni boğdum
Senle özgürliğün gidiyor sandın
Ve kaçtın benden
Arkana bile bakmadım
Kendimden nefret ettim
Seni nasıl sıktığım için nefret ettim
Oysa ben senin beni gerçekten sevebilme ihtimalini sevmiştim
Sense bütün kazananlar gibi terk ettin beni
Hatta terk ettğini söylemedin bile
Umarsızca
Sevgimin üstüne bastın, çiğnedin
Bense aylar gecmesine rağmen
Bana dönebilime ihtimaline tutuldum
Oysa sen çoktan başka aşkların kucaklarında
Kendi yolunu bulmuştun
Bense seni gözler oldum
Masum ve sevgi dolu
Her fotografına baktıkca
Özlemim artan sevgiyle
Gün gelip bu özlem bitince
Arkama bakmadığımda
Sen dönmüş olacaksın
Oysa ben çok yitip gitmiş olacagım senden
Ben senin bana dönebilme ihtimalini sevdim
Sense bütün kazananlar gibi terk ettin

26 Aralık 2010

Hoşçakal...

Senleyken zamanım durdu
Yanında huzurlu bir kedi gibiydim
Güvendeydim senin yanında
Sığındığım, sevdiğim bir limandın

Çok sevdim seni
Sonu baştan belli bir ilişkiydi...
Herşey yazılmıştı
Ve bize diyecek bir söz yoktu

Yıprattık çok
severken saygıyı yitirdik
Sevgiyi ve tutkuyu hiç kaybetmedik ama
Sürer mi sürerdi daha walla

Hangimiz sağ kalırdık bilmiyorum ama
Üzgünüm, senle olamadığım
Yapamadığım için için üzgünüm

İnsanın içi acır bilir misin ?
Haniii taaaa yüreğiii en deriniii
O acı her acıdan daha fenadır...
Sessiz kalırsın

Herşey donar ...
Acın bütün bedenine yansır...
Öyle acıyor içim...
Yok ya tarifi yok bunun

Bu acıyı ancak yaşayan bilir...

31 Ekim 2010

Sesini değil, sözünü yükselt! Yağmurlardır yaprakları büyüten, gökgürültüleri değil..! (Hz. Mevlana)

Canım acıyor...
Biliyorum geçecek bu acı...
Şu an çok zor...
Bir ay sonra bu acı azalacak.Bu bir ayı nasıl geçirecem... Öyle çok şey var ki içimde söylemek istediğim, bağırmak istediğim.. İlk kez hayatımda, haklı olsam dahi susuyorum.Çünkü, baş edemiyorum. Karşımdaki negatif o kadar büyük ki... Susmak ve yok olmak en iyisi...
Yoruldum çok fazla. Çok konuştuk,çok bağırdık, çok haksızlık yaptık, çok ah aldık, çok kızdık, çok kavga ettik, çok seviştik,çok sevdik, çok yalnız kaldık, çok güvenmedik...

Herşey çok fazla idi...
Bu kadar lafı hak etmedim, hakta etmedin... Sen kendinsin, ben kendimim...
Değişmiyoruz, değişmeyeceğiz.
Hayatımda tanıdığım en büyük yalancı sensin.
Bir yalancıyı sevebilir misin deseler öncesinde ? Ne diyorsunuz derdim...
En nefret ettiğim şey yalan derdim... Ama seviliyormuş...
Unutulacak bu yalancı, Unutulmalı ... Kesin unutulacak...
Hayatımda hiç olmamış gibi olacak...
Sınırlarımda dahil olamayacak...
Onun umurunda , sanmıyorum değil...
Küçük daha o, yaşamı yeni tadıyor , küçük ama büyük bir yalancı...
Hakkımı helal etmiyorum ona...
Bu kadar kimsenin beni üzmesi hakkı değil...
Sevgi değerini bilmeden, korkuları ile yaşamı sürdürüyor...
Yaşam ise o kadar güzel ki, bütünlüğü seviyorum.
Ne düşünürsem o olur...Düşüncem...Kendi sesimi takip etmek...

Kalbimi dinlemeyeceğim.
Çünkü iç sesim, mutluluğu hak ettiğimi söylüyor.
Kalbimi hak eden insanlara kalbimi açıyorum.
Beni üzeni uğurluyorum hayatımdan...

Kendime ödül veriyorum onu uğurluyarak.

Sakin, huzurlu , hayatı seven ve yaşamayı seven insanlara kalbimi acıyorum...
21 gun sadece üzülecem , 21 gün sonrası agrılarım , acılarım azalacak ve bitecek...

Sevgi ve neşe ile yeni hayatımı kucaklıyorum...
Ve iç huzuruma kavuşuyorum...
Kimseyi mutlu etmek zorunda değilim.
Kendimden memnunum ...

Herkesi sevip, kucaklıyorum...
Mutluluğa ve huzura giden yol için kendi kararımı verdim...

Mutlu, huzurlu ve başarılıyım...

HoşÇAKAL

12 Eylül 2010

Defolun Hayatımdan...

İstenmemek , red edilmek zor. Hem de çok zor...

Kimsenin , kadının , erkeğin kabul edemediği bi durum...

Hangi cins olursa olsun, bunu kabul edemiyor. Çemberin içinde kalmaya devam ediyor. O çember daraldıkça, çektiğin acıda artıyor. Hergün seninle ilgilenmemesi koyuyor sana. Bekliyorsun, ümit ediyorsun , ya ararsa diye ... Asla kendine itiraf edemiyorsun. Yok canım mutlaka bir sebebi vardır diyorsun, yalan olduğunu herşeyin bildiğin halde.

Bu kadar zor olması ilişkilerin bitmesi, duygusallıktan mı ? Egeodan mı ? Vazgeçilemez olma isteğinden mi ?

Senden ayrılmak isteyen kişinin sürekli bahaneleri vardır. Sorularına cevap veremez. Hep seni seviyordur ama ayrılma isteği ya da kararsızlığı sen yüzündendir aslında. Ama hepsi yalan...

Yaşamın yalan olduğu kadarda her ilişki yalan...

Kelime anlamı yalan nın ; Herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir.

Hıhhh diyorum yanıltma amacı çok hafif kalmış... Yıkma amacı, aldatma, kandırma , umursamamak, hiçe saymak, saklamak, kaçmak vs vs ...

Yalandan nefret ettiğim için, karşıma yalanlar ve yalancılar çıkıyor...

O kadar erdemli değilim daha, yalancıyıda bagırıma basıp, seni af ediyorum ve senin benim hayatıma gösterdiğin yalanlarla kendimi geliştirmeme yardım ettiğin için sana teşekkür ediyorum diyemiyorum... Değilim o kadar erdemli...
Değilim yaaa...

Ben daha kendini geliştirmeye çalışan bir insancığım...

Haaa birde , ben dürüstüm diyen adiler vardır. Hani dürüstler sana karşı ama en sevdiklerine karşı yalan söylüyorlar. Dürüstlük kisvesi altına sığınmış zavallılar ...

Hayatıma giren, beni yalanla avutan, dürüstüm diye geçinip asla cesur olamayan karıca yürekli her insan , size sesleniyorum...

Sıkıyosa çıkın karşıma konuşun...
Bekliyorum...

Ufacık yüreklerinizle, benim kocaman yüreğimi kirletemeyeceksiniz artık...

Defolun hayatımdan ...

19 Mart 2010

Karar, Güven, Üzgün Yaşama...





Sevmek İstiyorum...


Bugünlerde kendimden hoşnut değilim...
Şimdi Emre Aydın çalıyor...
Bensiz sensiz İstanbul’a düşmanım diyor... Paramparça paramparça...
En son yoğun bir şekilde bu şarkıyı dinlediğim zamandan 1.5 sene geçmiş. Bu kadar zaman sonra, bu parçayı dinlerken o günleri, o kokuyu duymak, o andaki duyguları ve yaşanılanları hatırlamak ne garip... Sanki dün ... Bir şarkı bunu uyandırabiliyor bana...

Yorgunum çok yine... Yine dedim... Ne kotu ya, yine yeniden kötüleri deneyimlemek istemiyorum. Yorgun olmakda istemiyorum, kendimden hoşnutsuz olmakta istemiyorum.

Kendimi yaşamak istiyorum , çok iyi bir insan olmak istiyorum, değer görmek istiyorum, sabırlı ve sakin olmak istiyorum, egosuz olmak istiyorum, mutlu olmak istiyorum, karar verebilmek istiyorum, kabullenmek istiyorum, çözümler bulmak istiyorum, güvenmek istiyorum....

Kendimi sevmek ve herşeyi sevmek istiyorum...

8 Eylül 2009

Sevgili Kim ? Eş Kim ? Nasıl sürekli yenilik sağlayacağız ?




Olay bu sanırım, Erkek ve kadın olayı belki de evlilik ve ilişkilerde budur... Belki değil öyle bence... Canlı tutmak ve sürekli gelişim hem kendini hem de partneri , ne kadar birlikte vermeye devam ederseniz o kadar ilişkiniz yürüyecektir... Anlayışta çok çok önemli ( Tşkler YP :)))
Neden mi ? Okuyun ve görün...

Kimileri Ayşe Arman a derki , yalan soyluyor, iyi sex hayatı yok ve sex hayatı yok diye bu yazıları yazıyor. Hala aşık ve sevgili olamaz diyorlar...
Oysa ben Ayşe Arman'a yurekten inanıyorum. Sexini, aşkını ve evliliğini canlı tutmak için yazı yolunu seçmiş hayatta. Herkes onun kadar şanslı olmayabilir... Hepimiz evlilik ve ilişkilerde yıldığımız zamanlarda , ondan örnek almamız gerektiğine inanıyorum...

Ve bayanlar erkekleri anlamalıyız... Tabiki bizim yanımızda bakacaklar , içleri geçecek... Ama o kadar... Unutmayın....

Aşağıda 02.09.2009 da Hürriyet Gazetesine çıkan Ayşe Arman'nın yazısını yayınlıyorum...

Sağolun...

**********************************************************************************
Beyaz pantolonlu kız

O, Dubai'den geliyor.
Ben Bodrum'dan.

Atatürk Havalimanı'nda buluşup, iki sevgili Atina'ya uçacağız.
Hayattan tam üç gün çalacağız.
Ve kızımızdan.
Üç tam gün, tanıdık kimse olmadan etrafta, biz iki sevgili yalnız olacağız.
Adanın sokaklarında el ele dolaşacağız.
Birbirimizin gözünün içine bakacağız.
Kendimize, birbirimizi yeniden hatırlatacağız.
Her güzel evin duvarına yaslanıp öpüşüp, koklaşacağız.(O, “Yapma!” diyecek, ben aldırmayacağım!)
Esas olanın, ikimiz olduğunun bir kere daha farkına varacağız.
Biz yoksak, “mutlu aile” yok.
Biz, birbirine dolanmış iki sarmaşığız, kendimizi sulayacağız...
Tabii bütün bunları yapabilmemiz uçağı kaçırmamamıza bağlı!
Aksi gibi onun uçağı, Dubai'den kalkarken rötar yaptı.
Yandık!
İstanbul'a bir türlü inemiyor.Atina uçağının kalkmasına da çok az kaldı.Ben uçağın kapısında yüreğim ağzımda bekliyorum.Nasıl bir adrenalin anlatamam.
O ne!
Telefonum çalıyor, yaşasın, demek indi, diyor ki “Sakın kafana takma, Atina'yı kaçırırsak ilk uçak nereyeyse oraya gideriz!”
Bizim ilişkimizin sırlarından biri işte bu: Pozitif tipleriz, kahpe kaderci değiliz, orası olmazsa burası olur, boşveeeer diyebiliyoruz, birbirimizi aşağıya değil, yukarı çekiyoruz.
Zaten böyle olunca da işler yolunda gidiyor.
Ve işte aşkım, bu düşüncelerimin arasından bana doğru geliyor.Daha doğrusu, omzunda çantası koşuyor...Onu uzaktan görmek bile beni heyecanlandırıyor...Son anda atlıyoruz uçağa...Şimdi nihayet el eleyiz...Her şey, herkes uzaklaşıyor, gerimizde kalıyor...10 yıldır tanıyoruz birbirimizi, 8 yıldır da sevgiliyiz, birlikteyken sadece ikimiziz, dünyanın geri kalanı bizimle birlikte değil, her şey flulaşıyor, hiç kimsenin önemi kalmıyor, bir tek kızım, bir tek onu arıyorum arada bir, keyfi yerinde mi mutlu mu, o kadar... Ne benim ne onun işi umrumuzda...Buna bayılıyorum, bütün etiketlerimizden arınabiliyoruz.Karı- koca bile olmuyoruz.Hele Mikonos uçağına binip de o adaya varınca...Yaşlarımız da küçülüyor.O 48, ben 39 değilim artık.O 25, ben 23?Hey güzel Mikonos...Türklerin ısrarla Mikanos dediği Mikonos...Neden bu adayı bu kadar seviyorum bilmiyorum.Sırt çantalı maceraperest gençler de, kalbur üstü zenginler de burada olduğu için.Herkes açık saçık ve güzel olduğu için.Hoşgörülü bir ada olduğu için.Coğrafyası nefes kestiği için.Estetik yapılar olduğu için.Vespa'ya bindiğimiz için.Yunanlılar Türklere benzediği için.Akdeniz yemeklerine bayıldığımız için.Rüzgârını sevdiğimiz için.Bu adada hep güzel seviştiğimiz için.“Yok ben kullanamam bu motoru, düşerim” diyorum.“Saçmalama, tabii ki kullanırsın” diyor, beni yüreklendiriyor.Aaaaa çok kolaymış!Hahahahahahhahahaha.Vespa'yı kullanıyorum, arkama da sevgilimi atıyorum.Şu anda arkamda oturuyor, belime sarılıyor, boynumu öpüyor, “Yapma! İki seksen şu tepeden aşağı uçacağız!” diyorum, gülüyoruz, rüzgârda sivrisinek sesi çıkararak ilerliyoruz, adanın zikzak yollarında kendimize tenha plajlar arıyoruz.Burada her şey var, gay'lerin plajı, gençlerin plajı, inanın hiç ilginç değiller, herkes alt alta üst üste, tuhaf müzikler dinliyorlar ve kafa sallıyorlar... Sosyetiklerin plajı da ikoncan dolu... Ama keşfedebileceğiniz olağanüstü güzellikte tenha plajlar var, biz onlara takılıyoruz, her gün haritadan birini seçip ona gidiyoruz...Tepelerde küçücük lokantalar buluyoruz.Şarapların bardakla geldiği, bıyıklı Yunanlı kadınların önünüze tak diye enfes balıklar ve salatalar koyduğu üç beş masalı minik yerlere dalıyoruz.Ay bir güzel sarhoş oluyoruz.Sonra sahilde fışır fışır deniz sesinin olduğu bir şezlongda uyuyakalıyoruz.Benim bayıldığım tatil işte bu.Tabii ki bunu yaşamak için illa Mikonos'a gitmeye gerek yok.Ama işte oraya gittik.Lütfen itiraz etmeyin, çıkıntılık yapmayın!Günbatımı için Mikonos'un içinde denize nazır bir yerdeyiz.Mohito içiyoruz.Zamanı geldi, bar bar dolaşıyoruz.Bir kokteyl orada.Bir Carperinia burada.Derken tekilaya geçiyoruz.Biraz absürd bir durum, normalde sevgilinle romantik takılırsın, loş yerlerde şarap falan içersin, tekila içip tempo tutmaya, oturduğun yerde dans etmeye başlamazsın...O daha çok arkadaşlarla yapılır.Biz o haldeyiz.Neşeli ve sarhoş!Tam o sırada, bardan içeri iki kız giriyor.Ama ne kızlar...Birinin pantolonu beyaz...O daha güzel...Beyaz pantolon, çok iddialı bir giysi, hele darsa, hele bedene yapışıyorsa...Üstüne üstlük üzerinde kısa bir bluz varsa...Kalçasına güvenmeyen asla giyemez...Ben mesela hayatım boyunca giyemedim, çok isterdim ama uygun (eşittir kalkık) bir popom yok.Ama giyenleri hep hayranlıkla izledim.“Peki sevgilim bu konuda ne düşünüyor?” diye ona dönerken...Bir de fark ediyorum ki, bardaki bütün erkekler gibi, o da gözlerini dikmiş beyaz pantolona bakıyor...Beni fark edince de diyor ki, “Bak şimdi, bardaki bütün erkekler sessizleşti. Hamle planlıyorlar, birazdan harekete geçecekler. Kız da güzelliğinin farkında...”“Emin misin?”“Tabii, tabii” diyor, “Vücut diline bak...”Gerçekten de kız, bir bira söylüyor, bara yaslanmış hafif öne eğilmiş, poposu barın içindeki bütün erkeklerin ufuk çizgisi dahilinde. Herkes ona bakıyor, pardon poposuna ve evet bir konuda herkes hemfikir:Kalçaları çok güzel.Aman Allah'ım bazen dünyaya, iki güzel meme ya da kalçanın hükmettiğine inanıyorum!Sevgilime diyorum ki, “Bari herkesten önce davranalım, bu kızlarla biz arkadaş olalım, onlarla birlikte eğlenelim...”Üstünkörü bir bakıyor suratıma, sorgulayıcı, tuzak mı kuruyorum acaba?“Ya sonra fikrini değiştirirsen?” diyor.Türkçe açılımı şöyle:“Bak, sonra kıskandım- mıskandım demek yok!”“Merak etme” diyorum, garanti vererek, ona kızlara da tekila ısmarlamasını öneriyorum.Bazı kadınlar, haddinden fazla güzel kadınları yok saymayı tercih eder, ben onlardan değilim, başa çıkabilmek için onlarla oyun oynamayı tercih ederim...Ve sevgilim onlara da tekila ısmarlıyor.Çok hoşlarına gidiyor.Süper! Barın en güzel kızları bizimle takılıyor.Sevgilim de gülüyor, kızlarla sohbet ediyor.Onun benimle birlikte olması, güzel kadınları fark etmesine, onlarla sohbet etmesine engel değil. Gerçi çoook derinden hafif bozulmuyor da değilim, beyaz pantolona gösterdiği ilginin yoğunluğuna. Bir tekiladır...İkinci tekiladır...Üç tekiladır...Gülüyoruz, eğleniyoruz...Aman Allah'ım ne oluyor orada?!Sevgilim, beyaz pantolondan sigara alıyor, birlikte bırakmıştık, uzun zamandır içmiyordu. Babamın ölümünde elim sigaraya gitmişti de bana “Aklından bile geçirme!” bakışı atmıştı...Ama şimdi...Bu bir şaka galiba!Aaa bakar mısın, kızdan aldığı sigaradan bir fırt çekti, resmen içiyor...En inanılmazı da...Bana da ikram ediyor, “Sen de ister misin?”Babamın ölümünde, “Sakın içme, bir tane içtin mi yeniden başlarsın” diyen adam bunu yapıyor...Tepki göstermiyorum... Sanki çok normal bir şeymiş gibi bir fırt çekiyorum.Hoşuma gitmiyor, tadı ve kokusu kötü geliyor.Ama tabii durum çok eğlenceli... Ne mi yapıyorum?Birkaç alternatifim var:1- Kıyameti koparabilirim.2- “Siz erkekler hepiniz aynısınız!” diyebilirim3- Ya da “Salaklık bende. Baştan bu oyuna girmeyecektim!”4- Oradan çekip gidebilirim.5- Elimdeki tekilayı kızın kafasına atabilirim, aynı anda şöyle bağırabilirim: “Hep senin yüzünden! Neden bu kadar güzelsin!”Ama bütün bu seçeneklerde de sevgilimin kendisini bana kapamasına sebep olacağım kesin.Oysa onun hem sevgilisi hem de arkadaşı olmak istiyorum.Güldüm geçtim tabii.“İnsan doğası bu!” dedim.Dikkatinizi çekerim, “erkek doğası” demiyorum, “insan doğası.”Güzel olan her şey, çocuklar gibi, bir süreliğine ilgimizi çekiyor.Ama hayat, sadece bununla geçmiyor.Güzellik yetmiyor.Ertesi gün, Mikonos'un daracık sokaklarında, yine el ele yürürken, uzaktan dünkü kızları görmeyelim mi?“Bak” diyorum, “Senin beyaz pantolonlu...”“Aman, boşver gidelim” diyor, “Gündüz ve içkisiz hiçbiri çekilmez!”Kulağına eğilip “Alçak!” diye fısıldıyorum.“Kızı kullandın, bir peçete gibi buruşturup attın!”